Kronik Boyun Ağrısı-Baş Ağrısı Tedavisi
Boyun ağrısı ve bazen de birlikte baş ağrıları bireylerin sağlık ve yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkileri olan ve en sık görülen kas iskelet sistemi problemlerinin başında gelmektedir.
Boyun ağrıları birkaç hafta içinde kendiliğinden kaybolabileceği gibi, hastaların %30’unde 3 aydan uzun süreli olarak kronik boyun ağrısı şeklinde devam etmektedir. Kronik boyun ağrısının altında sinir basısı, disk hernisi ve kırık gibi faktörler rol oynayabilir ama genelde spesifik bir neden bulunamaz. Boyun bölgesindeki kaslar, tendonlar ve fasyalar gibi yumuşak dokular özellikle ağrıya katkıda bulunan yapılardır. Bu yapılara ilişkin problemler boyun, ve omuz, kol ve baş bölgesinde kronik ağrılar oluşturabilir.
Kronik ağrının doğası gereği değerlendirilmesi ve yönetimi de çok eksenli bir yaklaşım gerektirmektedir. Kapsamlı bir sorgulama ve fizik muayeneyi takiben, gerekli durumlarda laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemlerinden yararlanılarak, ağrının nedeninin ortaya konulması son derece önemlidir. Ayrıca, potansiyel sosyal, duygusal, bilişsel, çevresel ve davranışsal faktörlerin ortaya çıkarılmasına yönelik değerlendirme araçlarından da yararlanılmalıdır.
Kötü çalışma ve oturma pozisyonu, aşırı yorgunluk ve fiziksel efor sonucu zorlanan baş ve boyun kaslarından kaynaklanan ağrılı uyarılar ve stres faktörü başta olmak üzere çeşitli uyarıların etkisiyle beyinde ağrı algılanmasının hassaslaşması ile kronik boyun ve baş ağrıları oluşmaktadır.
Bu durumda baş ve boyun kaslarında aşırı hassaslaşması ile giden bir bozukluk söz konusudur. Bu kaslardan kaynaklanan ağrılı uyarıların başa yansıyarak baş ağrısı olarak algılandığı düşünülmektedir. Yine bu ağrılı kas uyarılarının beyin sapındaki sinir hücrelerinde duyarlılaşmaya yol açması normalde ağrıya yol açmayacak uyaranların ağrılı olmasına ve tetik noktalar dediğimiz ağrılı kas noktaları oluşturarak migren, baş ağrısı ve boyun ağrısı belirtilerinin çakışmasına yol açabilir. Çene eklemi rahatsızlarının da beyin sapındaki aynı sinir hücrelerinde duyarlılaşma yapması nedeniyle kronik boyun ağrılarında çene eklem problemleri aynı zamanda çene eklemi rahatsızlarında sıklıkla beraber bulunmaktadır. Ve hastalarda çene eklemi mutlaka muayene edilmelidir.
Tedavi Seçenekleri
Boyun yapılarından uzun süreli ağrılı uyaranlar, beyin sapındaki trigeminal sinir hücreleri sürekli uyardığından trigeminovasküler sistemin aktivasyonunu sağlamak için önemli olabilir. Migrende beyin kan damarlarının trigeminal uyarılara bağlı olması ve boyun yapılardan gelen zararlı uyaranlar, beynin hassaslaşmasını kolaylaştırır. Bu nedenle boyun kas ağrısının eşzamanlı tedavisi ile sinir blokajları migrenli hastalar için etkili tedavi seçenekleri olabilir.
İkinci olarak da, migrenlilerde artmış boyun bölgesindeki kas iskelet sistemi bulguları beyin zararının ve periferik sinirlerin doğrudan bağlantısına dayanabilir. Örneğin, boyun kas gerginliğinin, gerilim tipi baş ağrısına ve migren üzerindeki ağırlaştırıcı etkilerini açıklayabilir ve baş ağrısının yönetiminde baş çevresş yapıların manuel tedavilerinin neden başarılı olabileceğini açıklayabilir. Ayrıca bu, periferik sinirlere veya perikraniyal dokulara yapılan lokal anestezik veya botulinum toksin enjeksiyonlarının faydalı etkilerinin bir açıklaması olabilir.
Uyguladığımız Tedaviler
- Manuel Terapi
- Tetik Nokta Enjeksiyonu, Kuru İğneleme
- Tüm Vücut Kyroterapi,
- Oksijen ve Hipoksi-Hiperoksi Terapisi
- Relaksasyon Terapisi
- Botolinum Toksin Uygulamaları
- Sinir Blokajı
- Kişiye Özel Egzersiz Programı
Çene Eklem Hastalıkları Tedavisi
Temporomandibular bozukluk olarak adlandırılan çene eklemi hastalıkları; çiğneme kasları, çene eklemi ve ilişkili yapıları veya her ikisini de ilgilendiren sorunları içerir.
Çene eklemi hastalıklarının başlangıcında tüm bu faktörler büyük bir rol oynarken, buna karşın beyindeki sinir hücrelerinin hassaslaşması çene ağrısının kronikleşmesine yol açar. Bu nedenle, çene eklemi hastalıklarının hem periferik hem de santral duyarlılaşma ile karakterize olduğu söylenebilir.
Çene eklemi hastalıklarının, özellikle boyun omurga bozuklukları ve baş ağrısı dahil olmak üzere, baş ve boyun bölgesinin diğer hastalıkları ile ilişkili olduğunu gösterilmiştir. Çene eklemi sorunu olan hastaların % 88’inde boyun ağrısı saptanmıştır. Bu nedenle boyun ağrısı olan hastalarda çene eklem problemleri kesinlikle araştırılmalıdır.
Çene eklemi hastalıklarının tedavisinde amaç, ağrının giderilmesi ve çene fonksiyonunun yeniden sağlanmasıdır. Tedavinin programlanmasını ve takibini multi-disipliner bir ekip yürütmeli; Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı ile birlikte, diş hekimi, psikiyatrist, kulak burun boğaz uzmanı, fizyoterapist ve psikolog bu ekibin içinde olmalıdır.
Ev programı olarak hasta eğitimi ve koruma programı, çene eklem hastalık şüphesi olan herhangi bir hastanın tedavisi için başlangıç noktasıdır. Hastalar şikayetlerinin kaynağı, hastalıklarının seyri, yapılacak olan tedaviler ve dikkat edilmesi gereken hususlar konusunda detaylı bilgilendirilmelidir.
Esas amaç; parafonksiyonel alışkanlıkları azaltmak, psikososyal faktörleri belirlemek ve ağrı nedenlerini saptamaktır. Ayrıca hastalara stres ve anksiyete ile başa çıkma yöntemleri de öğretilmelidir. Hastalara ev programı tek başına veya konservatif tedaviler ile verilebilir ve böylece hastalar hastalıklarıyla ilgili bilgi sahibi olarak, semptomlarını nasıl yöneteceklerini öğrenebilirler.
Tedavi Yöntemlerimiz
• Hasta Eğitimi, Koruma Programı
• Fizik Tedavi
• Yüzeyel sıcak ve soğuk uygulamalar, derin ısıtıcılar, Alçak frekansli akımlar (TENS…) , biyofeedback, laser
• Terapötik Egzersizler
• Aktif ve pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri, postür, germe, koordinasyon egzersizleri
• Manuel Tıp Uygulamaları
• Manipülasyon, mobilizasyon, yumuşak doku teknikleri
• Medikal Tedaviler
• Ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, trisiklik antidepresanlar, lokal anestezikler,
• Diş Tedavileri
• Splint tedavisi, endodontik tedavi uygulamaları
• Psikolojik Tedaviler
• Psikoterapi, kognitif davranışsal tedavi, relaksasyon teknikleri, hipnoz
• Minimal İnvaziv Tedaviler
• Kuru iğneleme, akupunktur, kortikosteroid ve hyalüronik asid enjeksiyonları, PRP enjeksiyonları, proloterapi, artrosentez ve lavaj
Ameliyatsız Bel Fıtığı Tedavisi
Bel fıtığı, omurgalar arasındaki disklerin zorlama, düşme, ağır kaldırma ya da zorlanması sonucu yırtılmasıyla oluşur. Yırtılmış disk olarak da adlandırılan bel fıtığı, zayıflamış veya yırtılmış diski zorlayarak omurilikten çıkan sinirler üzerinde bir basınç oluşturur; bu da şiddetli ağrılara neden olabilir. Her ne kadar sinir basısı bel bölgesinde olsa da, ağrılar bu sinirlerin hedef organı olan bel, kalça ya da bacak bölgelerinde de görülebilir.
Bununla birlikte, belde yer alan omur, disk ve kas, bağ dokusu gibi yumuşak dokularda gelişen herhangi bir olay bel ağrısına neden olabilir. Tüm dünyada nüfusun yaklaşık %80’inin yaşamlarının herhangi bir döneminde en az bir kez bel ağrısı atağı geçirir. Uzun süren bel ağrılarının da ise altta yatan sebep tam olarak bulunamaz ve kronik zor ağrılar olarak hastalar karşımıza gelir.
Bel fıtığının tedavi yöntemleri kişiye özgü, hastanın ve hastalığın durumuna bağlı olarak belirlenmelidir. Tedaviye geçmeden önce bel ağrısına yol açan enfeksiyon, kanser, kırıklar veya iltihaplı bel hastalıkları gibi durumlar dışlanmalı ve gerekli muayene ve tetkikler yapılmalıdır. Bu durumlar ve cerrahi tedavi gerektiren bel fıtıkları haricinde bel ağrıları olan hastaların % 80-90’nı fizik tedavi, manuel tedaviler, enjeksiyon ve egzersiz tedavilerinden fayda görmektedir.
Bel fıtığı ve ağrısında genelde disk, sinir, eklem, kas .. gibi birden fazla bel yapısı etkilendiğinden kapsamlı bir tedavi uygulanmalıdır. Bu kapsamda sıcak uygulamaları, ultrason, lazer, ağrı kesici akım tedavileri, masaj, traksiyon gibi fizik tedavi yöntemleri, mobilizasyon, miyofasyal gevşetme, germe, spinal manipülasyon gibi manuel tıp yöntemleri, tetik nokta enjeksiyonu, kuru iğneleme, epidural ve faset eklem enjeksiyonları ve sinir blokajları gibi ultrason eşliğinde spinal enjeksiyonlar ile omurga stabilizasyon egzersizleri, pilates, yoga gibi egzersiz uygulamaları kombine edilmelidir.
Sakroiliak Eklem Disfonksiyonları Tedavisi
Omurganın her iki tarafında belde yer alan sakroiliak eklemler, yaygın bir sırt ağrısı kaynağıdır. Bununla birlikte, omurga ile ilgili problemlerdeki rolüne rağmen, çok az hasta ve doktor sakroiliak aşinadır. Sakroiliak eklem disfonksiyonu bel ağrılarında çoğunlukla göz ardı edilen ancak bel ağrısı oluşturan önemli bir sebeptir. Tüm bel ağrılarının %30’luk kadarı sakroiliak eklem disfonksiyonlarından kaynaklanmaktadır.
Sakroiliak eklemler; omurganın alt uç kısmındaki kuyruk kemiğinin (koksiks) hemen üzerinde bulunan sakrum kemiği ile leğen kemiğini birleştiren sağ ve sol olmak üzere iki adet eklemdir. Vücudun çoğu ekleminin aksine, sakroiliak eklem çok az hareketlidir. Bu eklemin maksimum 2 ila 4 derecelik bir eklem hareket kabiliyeti vardır. Bu küçük eklemler, onu destekleyen birçok bağ sayesinde güçlüdür. Amacı, bir amortisör (bir çeşit) ve vücudun üst ve alt kısımları arasında bir tampon görevi görerek bedene binen yükü bacaklara eşit şekilde dağıtmaktır. Bu nedenle hareket kısıtlılığı gelişmesi ile eklem fonksiyonları yerine getirilemez ve sinir ve kas-bağ bağlantılarının yoğun olması bel ağrısına zemin hazırlar. Sakroiliak eklem ağrısı genelde bel ve/veya kalçada hissedilir; bacağa doğru yayılabilir ve siyatiği taklit eder şekilde olabilir.
Sakroiliak Eklem Disfonksiyonu Nedenleri ve Teşhisi
Sakroiliak eklem ağrısı, düşmeler (özellikle kalçada), ağır kaldırma ve spor yaralanmaları gibi travmatik nedenlerden veya hamilelik, obezite, skolyoz, artrit gibi nedenler sakroiliak eklemde ağrıya neden olabilir.
Sakroiliak eklem ağrısı bel ve kalça ağrılarına enzediğinden teşhis etmek son derece zordur. Sakroiliak eklem disfonksiyonunu gösteren tek bir standart test yoktur. Manuel Tıp tanı yöntemleri olan eklem hareketliliği, hassas noktalar ve provokasyon testlerini içeren yapısal-fonksiyonel muayene ile konur.
Sakroiliak eklem disfonksiyonu ilişkili bulgular:
• Tek taraflı, kalçaya doğru yayılan ağrı
• Ağrı, bacağa ve kasıkta bölgesini içeren bir alana yayılabilir
• Asimetrik aşırı basınç aktiviteleri ağrının artmasına neden olur (merdiven çıkma, arabaya binme veya inme vb.)
• Piriformis, kalça kasları ve bel-sırt kaslarında gerginlik-kasılma
• Diğer taraf tensör fasya lata kasında kasılma
Sakroiliak eklem disfonksiyonunda Manuel Tıp uygulamaları:
Tedavide en etkili yöntem spinal manipülasyon uygulamalarıdır. Yine beraberinde mobilizasyon, kas gevşetme teknikleri, kas-enerji teknikleri ve egzersiz yöntemleri uygulanmalıdır.
• Fonksiyonel ağrı provokasyon testleri
• Yumuşak doku teknikleri (masaj, miyofasyal teknikler vb. dahil)
• Kas enerjisi teknikleri / Nöromüsküler İnhibisyon Teknikleri
• Mobilizasyonlar
• Spinal Manipülasyonlar (HVLA teknikleri)
Ultrason Eşliğinde Enjeksiyon Tedavileri
Ultrason kılavuzluğunda enjeksiyonlar, vücut dokularının derinliklerini görüntülemenin zararsız bir yolu olduğu için enjeksiyon uygulamalarında giderek daha fazla yer almaya başlamıştır. Ultrason görüntüsü sayesinde vücuttaki tüm farklı dokuların çok doğru bir şekilde görülmesi sağlanır. Ultrason ayrıca hastanın radyasyona veya herhangi bir zararlı yan etkiye maruz kalmasını önler. Tüm bu nedenlerden dolayı artık hem klinik olarak tanının doğrulanması hem de uygulanacak enjeksiyon tedavilerinin daha güvenli ve etkili yapılabilmesi için ultrasonografiyi daha sık kullanıyoruz.
Ultrason Eşliğinde Enjeksiyonlar Nasıl Yapılır?
Kas iskelet sistemi hastalıklarında eklemlere, bağlara, tendonlara, kaslara ve sinir sıkışmalarına yönelik lokal anestezik, kortizon, PRP-Kök hücre, Proloterapi, Nöralterapi, Kuru iğneleme, Botoks, Hyaluronik asit enjeksiyonu vb. uygulamaları ultrason eşliğinde yapıldığında tedavinin etkinliği artar hem de doğru yere, uygun dozda, sinir ve kan damarı gibi yapılara zarar vermeden enjeksiyon yapılabilir. Net ve ayrıntılı görüntüler, iğnenin yerleştirilmesine ve ilacın uygulanmasına rehberlik eder.
Ultrason Eşliğinde Eklem Enjeksiyonlarının Faydaları Nelerdir?
- Nokta atışı tedavi — Omuz, bilek, kalça, diz ve ayak bileği eklemleri karmaşık yapılardır ve tedavi edilmesi gereken alan sadece birkaç milimetre boyutunda olabilir. Bu nedenle ultrason rehberliğinde, ağrı ve ödem giderici ilaçlar, ideal noktaya enjekte edilebilir.
- Güvenli uygulama —İğnenin nereye gittiğini tam olarak görülebildiğinden, yanlış yerleştirmeden kaynaklanan komplikasyon riski büyük ölçüde azalır.
- Ağrısız işlem — Ultrason kılavuzluğunda yapılan enjeksiyonların tipik olarak geleneksel enjeksiyonlardan daha hızlı ve daha az ağrılıdır.
Ultrason Eşliğinde Uyguladığımız Enjeksiyonlar
- Kalça eklem enjeksiyonu
- Çene eklem enjeksiyonu
- Omuz-dirsek-el bilek enjeksiyonları
- Diz-ayak bilek-topuk enjeksiyonları
- Tendon ve ligaman enjeksiyonları
- Botoks uygulamaları
Ultrason Eşliğinde Spinal Enjeksiyonlar
- Faset eklem enjeksiyonu
Bel ve boyun ağrılarının en önemli sebeplerinden olan faset eklemlerde kireçlenme ve zorlanmalar gibi problemler günlük yaşam aktivitelerimizi etkiler. İşte bu faset eklem sorunlarının tedavisinde ultrason eşliğinde enjeksiyonlar hem son derece etkili hem de güvenlidir.
- Epidural enjeksiyon
Epidural enjeksiyonlar fıtık, siyatik, kanal daralması tedavisinde başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Epidural enjeksiyonlar sayesinde sinirlerdeki enflamasyonun azalması ve böylece ağrı ve kasılmanın yok olmasına yardımcı olur.
- Sinir blokajları
Bel fıtığı nedeniyle bacak ağrıları olan hastalarda fıtıktan etkilenen sinirler omurgadan çıktıktan sonra ultrason ile tespit edilerek kortizon ve lokal anestezikler ile ağrı iletimleri kesilebilir. Bu şekilde hastanın ağrısı azaltılarak fizik tedavi ve egzersizler ile desteklenir.
- Sakroiliak eklem enjeksiyonu
Sakroiliak eklem difonksiyonlarında hem tanı hem de tedavi amacıyla ultrason eşliğinde sakroiliak eklem içi enjeksiyon uygulamasu manuel terapi ile geçmeyen hastalarda kullanabileceğimiz ve güvenli bir şekilde uygulayabileceğimiz yöntemdir.
- Priformis enjeksiyonu
Kalça ve bacak ağrıları olan ama altta yatan bir bel fıtığı saptanmayan hastalarda ilk akla gelmesi gereken durumlardan bir tanesi de Priformis Sendromudur. Hem tanı hem de tedavi amacıyla uyguladığımız ultrason eşliğinde priformis enjeksiyonları poliklinik ortamında son derece kolay uygulanan en etkili yöntemdir.
PRP&Kök Hücre Tedavileri
Trombositten Zengin Plazma (PRP) Tedavisi Nedir?
PRP uygulaması hastadan alınan kanın özel bir santrifüj işleminden geçirilerek bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın” yine aynı hastaya kıkırdak ve yumuşak doku iyileşmesi mekanizması uyarması amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir.
Trombositten zengin plazma veya PRP tedavileri, ortopedik ve sporla ilgili yaralanmaların tedavisinde paha biçilmez hale geldi. Aslında, PRP tedavisi günümüzde çok çeşitli tıbbi uzmanlıklarda hastaların daha hızlı iyileşmesine ve daha radikal veya invaziv tedavilerden kaçınmasına yardımcı olmak için kullanılmaktadır.
Trombositten Zengin Plazma Tedavisi Nasıl İyileştirir?
Kanın %93’ü eritrosit , %6’sı tombosit ve %1’i ise beyaz kan hücrelerinden oluşmaktadır. PRP’de bu oran trombosit lehine tam tersine çevrilir ve trombositler kandan en fazla miktarda konsantre edilir. İyi bir PRP’de yaklaşık 1 milyon trombosit bulunmadır. Alınan kana pıhtılaşma sürecini inhibe etmek için sitrat eklenir. Kan örneği daha sonra trombosit zengin plazma elde etmek için santrifüj makinesine yerleştirilir.
İlk santrifüj ile tam kan 3 tabakaya ayrılır.
- Plazma (su, kan proteinleri, elektroiltler..)
- Buffy coat (trombosit konsantresi, lökositler, ve plazma)
- Eritrosit konsantresi
İkinci santrifüj ile; Sadece Plazma ve buffy coat içerir. Lökositler ve eritrositler ortadan kaldırılır ve trombosit konsantrasyonu artırılır. Enjekte edilen PRP ile dokuda 10 dakika içinde depolanan büyüme faktörlerinin % 70 ve bir saat içinde de yaklaşık % 95’i serbest bırakılır. Devamında trombositlerin 7-10 günlük yaşam süreleri boyunca vücut dokularının iyileşmesini sağlayan büyüme faktörlerinin salgılanması devam eder.
Kök Hücre Enjeksiyonları Nedir?
Kök hücre, birçok hücre türünden biri haline gelebilen ve kendini yenileyebilen bir hücredir. Yani bir kök hücre, kendisi gibi başka hücreler ve farklı tiplerde “yavru hücreler” yaratır. Genel olarak, bu kök hücreler vücutta mevcut ama uyuyan hücrelerdir. Ancak yaralanma veya hastalık durumunda tekrar aktif hale gelirler.
Ciddi yaralanmalar veya kronik durumlarda, vücudun doğal yenilenme süreçleri yani iyileşmeyi sağlamak yetersizdir. Bu durumlarda vücudun doğal iyileşme süreçlerini geliştirmek amacıyla özellikle mezenkimal kök hücreler kullanır.
Kök Hücreler Nasıl Elde Edilir?
Enjeksiyon tedavisi için kök hücreler doktor tarafından hastanın kemik iliğinden veya yağ dokusundan çıkarılır. Doktor aspirasyonu tamamladıktan sonra kemik iliği veya yağ hücreleri santrifüjlenerek saf kök hücreler elde edilir.
PRP ve Kök Hücre Uygulamaları Nasıl Yapılır?
Etkilenmiş veya yaralanmış eklem, bağ veya tendon bölgelerine ve lezyon çevresine uygulanabilir. İyileşme yanıtı ilk haftalarda başlar ve zamanla artarak 8-12 haftaya kadar sürer. Tedaviden 2 gün öncesinde ve tedavi sonrası 2. haftaya kadar ağrı kesiciler ve kortizon tedavileri kesilir. Lokal enjeksiyon reaksiyonu ve şişme gibi bazı yan etkileri olmasına rağmen hafif seyrederler.
Ozon Tedavisi
Ozon Tedavisi Nedir?
Tıpta kullanılan ozon tedavisi, özel jeneratörlerde saf oksijenden üretilerek ozon ve oksijen karışımının uygulanması işlemidir. Ozon, güçlü okside edici özelliği ile hasarlı veya hastalıklı hücre ve dokuların oksijenlenmesi ile kan dolaşımının arttırılması ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini destekler. İltihaba ve kronik hastalığa yol açabilen hücreye zarar veren serbest radikallerin ve koruyucu antioksidanların dengesizliği olarak adlandırılan oksidatif stresi azaltır.
Ozon Tedavisi Uygulamaları Nasıl Yapılır?
En sık uygulama yöntemi damar yoluyla ozon uygulamasıdır. Hastadan alınan 50-200 cc kan ozon-oksijen karışımı ile birleşir ve bu karışım damar yoluyla hastaya tekrar geri verilir.
Ayrıca damardan uygulamalara ek olarak kas ve eklem ağrılarında ozon enjeksiyonu yoluyla lokal uygulamalar yapılabilir. Enfekte ve kapanmayan yaralar ve ülser tedavisinde ise lezyonun bulunduğu deri özel bir torba ile çevrelenmekte ve bu bölgeye ozon gazı uygulanmaktadır. Diyabet ya da kanser gibi damar yolunun açılamadığı hastalarda ise uygun dozda ozon ve oksijen karışımı anüs ya da vajinadan verilebilmektedir.
Ozon Tedavisi Hangi Hastalıklarda Uygulanır?
Ozon tedavisi bir antioksidan veya iltihap azaltıcı gibi işlev görerek bir yara durumunda veya diyabet veya artrit gibi durumları içeren her türlü iltihaplanma için kullanılabilir. Özellikle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gereken durumlar ile birlikte, romatizmal hastalıklarda, kronik kas-eklem ağrılarında, cilt yaraları, yanık durumlarında kullanılabilir.
Ozon Tedavisinin Zararı Var mıdır?
Ozon tedavisi doğru hastalarda ve doğru şekilde uygulandığında son derece güvenli bir tedavi yöntemidir. Ozon tedavisi glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz enzim eksikliği olan favizm hastalığında, kalp yetmezliği ve yeni kalp krizi geçiren hastalarda, kontrol edilemeyen hipertiroidi durumunda, hamile ve emzirenler ve kronik alkolizmi olan kişilere uygulanmamalıdır.